İtalya'ya karşı oynanan son maçta, basketbolda 'maç sonu' oynayabilmek diye bir kavram olduğunu herkes apaçık gördü. Ve bunun da tecrübeyle doğru orantılı olduğunu anlamış olduk bir kez daha. Siz istediğiniz kadar savunma yapın, bütün maç açık ara farkla önde ve rahat oynayın, maç sonu oynayamazsanız , kazanamazsınız.
Aynen İtalya maçı da dediğim gibi oldu. Çok iyi başladık, çok iyi devam ettik ama bitiremedik. Her seferinde farklı oyuncular devreye girdi, farklı isimler taşıdı hücumda takımı. Sinan'la Emir maça başladı, ardından İlkan'la Semih pota altını domine ettiler . Hücum iyiydi, savunma ondan daha iyiydi maçın son 4 dakikasına kadar. 3. periyodun sonuna kadar Milliler 51 sayı yemiş, İtalya'yı sadece Datome ayakta tutmaya çalışıyordu.
Nitekim son çeyrek başladığında avantajımıza olan 4 sayılık fark, bir ara 10 sayıya kadar çıktı. Ardından her periyotta olduğu gibi İtalya yavaş yavaş farkı eritti ve maçın bitimine 4 dakika kala skor eşitlenmişti. 64-64. Bunda yapılan basit top kayıpları ve hücum ribaundlarının payı yadsınamaz derecede fazla. Ardından İtalya rüzgarı arkasına aldığı gibi farkı da açtı, Milliler geri dönemedi.
İşte yine dönüp dolaşıp aynı noktaya dönüyoruz. Maç sonu oynayabilmek. Bu her basketbolcuda kolay rastlanmayan, özel bir olaydır ve sadece yetenekle, sayı atabilmekle olmaz. Bir oyuncunun kritik bir maçın sonunu oynayabilmesi için buna psikolojik açıdan da hazır olması gerekir. Michael Jordan, Kobe Bryant tarzı oyuncularda bunun doğuştan geldiğine inanan bi insan olarak, Millilerimizin, en azından şimdiki gençleşmiş kadromuzun kritik maçlarda elindeki maçı sonuna kadar saklamak için, biraz daha deneyim kazanması gerektiğini düşünüyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder