4 Aralık 2010 Cumartesi

15 senedir her yöneticinin lafıdır o; ‘Galatasaray’da transfer bitmez’ O halde ocakta yine transfer var…

Galatasaray’ın Avrupa’yı titrettiği dönemde çıkmıştı bu laf. Galatasaray kimsenin hayal edemeyeceği başarılara imza attığı zamanlarda Başkan Faruk Süren, Ali Dürüst ve Fatih Terim aynen şöyle diyordu; Galatasaray’da transfer bitmez!
Şöyle bir geri dönün ve hatırlayın;
İlie ve Filipescu…
Geldiler, oynadılar kısa süre sonra İspanya’ya gittiler…
Felipe, Bratu, Petre, Saar, Almaguer, Perez, Florquin, Prates, Berkant, Sergen, Volkan Aslan, Saidou, Conceicao, Pinto, Kingston, Mario Jardel, İsmael Bouzid, Xavier, De Sanctis, Leo, Meira, Keita, Lincoln ve Elano…
Bakın bir solukta kimleri saydım.
Kesin unuttuklarım da vardır.
Dikkat edin yerlileri de pek saymadım.
15 senede en az otuz kırk futbolcu transit geçmiş Galatasaray’dan… Belki daha da fazla!

O halde transferde yanılma var.
İşler iyi gittiğinde bu seyyah tablosu göze pek gözükmüyor.
Ne zaman ki top çizgiyi geçmiyor işte o zaman kazan kaynıyor.
Son on beş senede de dört başkan görev yapmış;
Faruk Süren, Mehmet Cansun, Özhan Canaydın ve Adnan Polat.
Seneleri bir gözden geçirin…


Elano gitti, kim gelecek? Misi bile olabilir…
Gönülsüzü ben de olsam yollarım.
Ne diyordu bütün yöneticiler;
Gitmek isteyeni tutmayız.
Galatasaray’ı istemeyeni biz de istemeyiz.
Gidene kal diyecek halimiz yok.
Galatasaray büyük kulüptür, o forma kutsaldır…

Ne dedi Hagi?
Koşan, Galatasaray forması için oynayan oyuncu istiyorum.
Kiralık oyuncu istemem.
Ve de gönülsüzleri…
Bu kadroyu değiştirmek için ocak ayını bile beklemeyebilirim.
İşte Hagi’nin dedikleri oldu.
Doğrudan isim vermedi ama,
Elano gitti.
Misi de aklını başına toplarsa affa uğrayabilir.
Yoksa o da gider.

Hagi’nin raporu Başkan Polat’ın cebinde
Bazı şeyler dillendirilmeden yapılır.
Mesela transfer ve yolları ayırma…
Elano öyle gitti.
Keita da öyle gitmişti…
Biliyor musunuz? Keita bir Ankara maçı dönüşünde kimseye haber vermeden 4 günlüğüne Paris’e uçmuş ve hiçbir şey olmamışçasına geri gelmiş…
Lincoln’ü de hatırlayın.

Hagi raporunda Galatasaray’a sol kanat istiyor.
Kaleci şart diyor.
Orta sahanın soluna eski deyimle 6 numara istiyor.
Sol kanada bir fırtına istiyor…
Arda’yı oyunun içine kaydıracak gibi…
Bir de golcü istiyor Hagi…
Baroş’tan ümidi kesmiş gibi…

Bir ekstra daha olursa Hagi istemem yan cebime der…

Ne diyor Başkan da Ligtv’ye; 3-4 futbolcu alacağız. Ocak’ta…

Durum bu!
Unutmadan söyleyeyim.
Haziran’da da Seyrantepe için transfer var. Yepyeni bir takım yaratılacak.
Zor ama şart.
Böyle gitmez!

Son iki yıldaki transferlere bir bakın; Keita, Elano, Jo, Santos, Leo, De Sanctis. Bunlardan üçü bünyeye otursaydı bugün takım başa güreşiyor olur, sadece iki transfer gerekirdi. O da alt yapıdan olabilirdi…
Barça gibi…

Barça bütün zamanların en iyi takımı
Real Madrid-Barcelona maçını seyrettiniz.
Topu görebildiniz mi?
Hakemin oyuna katkısını fark edebildiniz mi?
Futbolcuların onca sert harekete rağmen oynamaktan başka bir şeyi düşündüğünü gördünüz mü?
Maç sonrası galip ve mağlup takım hocalarının beyanatlarını duydunuz mu?
İki hoca da kimin iyi olduğu lig sonunda belli olur dedi ve kesti attı.
İşte futbol bu.
İşte futbol ortamı bu.

Pardon!
Hiçbir başkanı ve yöneticiyi gördünüz mü?
El Clasico’da 5-0 gibi bir sonuç üzerine internet geyiklerine rastladınız mı?
5 gol kasımın 5’inde mi oldu?
Real Madrid’de istifa sesleri yükseldi mi?
Messi, Xavi, İniesta rakibi küçümsedi mi?
Takımdaki çoğu futbolcu Barcelona’nın alt yapısından gelme futbolcular ve onlar 1.5 milyar euroluk bir takım ama 2.5 milyar euroluk Real Madrid’i beşliyorlar.

İşte onun için Barça bütün zamanların en iyi takımı.
Ne Peleli ne Maradonalı, Ne Zidane’lı ne Puşkaşlı takımlara benziyorlar.
Onlar bir bütün halinde makine düzeniyle oynuyorlar.
Onlarda kiralık da yok!

Cruyff, Rijkaard ve Guardiola…
Futbol sabır ister.
Futbol alt yapıya yatırım ister.
Futbol günü kurtaran değil geleceği düşünen hocalarla başarıya gider.
Futbol bir eğitim sürecidir.

Barcelonalı futbolcular sanki aynı ana babadan doğmuş, aynı genleri taşıyan çocuklar.
Gözleri kapalı oynuyorlar.
Oyunu ezberlemişler.
Barcelona bir sanat eseri.
Seyrine doyulmayan bir tablo
Yaratıcıları; Cruyff, Rijkaard, Guardiola…
Yöneticileri de ortada yok!
4-6-0’ın en mükemmel uygulayıcıları
Alves, Pique, Puyol, Abidal, geri dörtlü. Onlar dörtlü savunma olarak olmazsa olmazlar…
Ama sade savunmuyorlar.
Abidal’in soldan bindirmeleri hırsız peşinde koşan polis gibi…
Diğerleri topla sanki 40 yıllık dost ama vedalaşmasını da biliyorlar…
Riske de girmiyorlar.

Forvet santrforsuz!
Messi santrfor mevkiine sanki en yakın isim. Bir karış!
Bizler hala takımlarımızda 1.96’lık santrforlar arıyoruz hem de bir tane değil. Çift santrfor olursa daha çok gol olur zannediyoruz.
Barcelona, Real Madrid’de 5 gol atıyor, fırtına gibi oynayan Messi’den tık yok!
Goller başkalarından.
Barceloana’da santrfor da yok!
Peki nasıl oluyor bu iş?
Ya da bizde neden hala santrfor aranıyor da takım oyunu oynayacak ve leblebi gibi gol atacak oyuncular benimsenmiyor?

Dikkatinizi çekerim,
İlk gol, hem de o kadar hızlı futbolda, oyun kurucu denen İniesta’dan.
Casillas bile göremedi onun oraya geldiğini.
İniesta santrfor mu?

İki gol de sol kanatta koşan David Villa’dan…
Sağdaki Pedro da çaktı bir tane…
Oyuna sonradan giren Jeffren de attı finalde…
Sorarım size;
Pedro, Xavi, İniesta, David Villa, Busquets, Messi’den hangisi santrfor?
Dile kolay tam 5 gol ve arı gibi çalışan, tazı gibi koşan trilyonluk ayaklar var…
Kibir yok, rakibi aşağılamak yok, hakemle dalaşmak yok.
Top kaybetmek, hata yapmak, zaman kaybetmek hiç yok.
Santrfor da yok, yerinde çakılı duran da yok.
Real Madrid de Real Madrid üstelik;
Cristiano Ronaldo, Khedira, Benzema, Di Maria, Xabi Alonso, Ramos, Casiallas…
Oh ohh!...

Barcelonalı futbolcular aydan gelmedi… Başka gezegenin adamı da değiller.
Onların da iki ayağı, iki eli, iki gözü, iki kulağı var…
Hiç birinin bizimkilerden farkı yok!
Onların bizden farkı futbol bilgileri ve profesyonellik duyguları.
Bunları da alt yapı eğitimsiz hiç kimseye kazandıramazsınız.

Pardon!
Onlarda günü kurtarmaya çalışan,
Bizde transfer bitmez diyen yöneticiler de yok.
Altyapıdan petrol gibi fışkıran çocuklar var.
Reyting ve tiraj uğruna toplumu geren, siyaha beyaz diyen, kelle koparan, herkesi birbirine düşürmek için yalan ve dedikodu yazan medya da yok!

Real Madrid-Barcelona maçını seyrettikten sonra, içimden şöyle dedim;
Bu derbi El Clasico’ysa
Bizim derbiler; El Cefa

Osman Tanburacı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder