11 Eylül 2011 Pazar

Bu bir takım oyunu



Hani Eurobasket başlamadan önce yayınlamıştı NTVSpor bu reklamı. Bu bi takım oyunu ııı ığğ diye devam ediyordu. Hatta reklama sık rastlayanların diline bile dolanmıştı bu reklam.
Bu reklamın içinde bir cümle, bence bu turnuvanın anahtarıdır. '' Bu bir takım oyunu. ''

Türkiye'nin şu an yaşadığı sorunların hepsi bundan kaynaklanıyor bence. Türkiye Eurobasket başladığından beri takım halinde oynamıyor basketbolu. Hep tekil çabalar, 3 sayı çizgisinin gerisinden bireysel yetenekler üzerinden oynanmaya çalışılan hücumlar. Ha, bir de şöyle bir durum olur. Kobe Bryant tarzı, hadi Kobe olmasın, Teodosic , Tony Parker tarzı bir adamınız olur, her maç 20-25 sayı atar size maçı getirir. Ama biz de onu yapacak oyuncu da yok.

Dünya Şampiyonası'nda bizi zirveye çıkaran özelliğimiz buydu. Bütün maç takım halinde oynuyordu Türkiye. Maçın başında Ersan perdeyi açar, o durunca Tunçeri'yle Ender kıpırdanır, onlar durur Hido başlar, o durur uzunlar başlar vs diye gider ve biz maçı kazanırdık. Allem eder kallem eder eninde sonunda kazanırdık. Ama şimdi Türkiye ne böyle bir basketbol oynuyor, ne de o basketbolu oynayan oyuncular kendi kalitelerini sergiliyorlar.
Fransa maçında yanlış hatırlamıyorsam 4/23 gibi bir üçlük yüzdesiyle oynamamız, serbest atışlarda %60 larda kalmamız gibi facia istatistiklere hiç girmek bile istemiyorum.

Hidayet, Kerem Tunçeri, ve özellikle Ersan İlyasova. Dünya Şampiyonasında Hidayet'le birlikte takımın skor yükünü sırtlayan Ersan'la , Litvanya'da Eurobasket'te oynayan Ersan arasında uçurumlar var adeta. Aynı şekilde Hidayet ve Kerem Tunçeri'de öyle bana kalırsa. İkisi de alıştığımız performansın çok altında oynuyorlar.
Ha pozitif anlamda hiç mi bir şey yok? Elbette var. Özellikle de savunma anlamında. Fransayı ve İspanya'yı ortalamalarının çok çok altında tuttuk. Gerçekten savunma anlamında çok iyi Milli takım. Bunda ise bir numaralı sebep Ömer Aşık'tır bana kalırsa. Ömer'in pota altında yarattığı sertlik, blok tehdidi ve şimdiye kadar oynadığı her uzuna karşı bariz üstünlük kurması gerçekten büyük etken.

Bir diğer olumlu gelişme ise takıma bu sene katılan Enes Kanter ve Emir Preldzic'in performansları. Emir'in kenardan gelerek her maç yaptığı katkı yadsınamaz derecede. Takım durduğu, yavaşladığı anda Emir adeta doping niyetine kenardan geliyor ve takıma bir ivme, bir direnç kazandırıyor. Ve bence Emir'in en büyük özelliğide delici bir oyuncu olması. Önünde koridor bulduğu anda içeriye giriyor ve en kötü ihtimalle faul yaptırıyor Emir Preldzic.
Enes Kanter . Kısaca açıklamak gerekirse Türk basketbolunun geleceği. Pota altında bu yaşına rağmen, Marc Gasol'e karşı, Noah'a, belki de onun jenerasyonunda kendisiyle birlikte en iyi oyuncu olarak gösterilen Litvanya'lı Valanciunas'a karşı hiç bir şekilde altta kalmadı Enes. Fandamental anlamında Amerika'da oynamanın ona çok şey kattığı ise açık bir gerçek..

Kısacası turnuvaya veda ettik. Sırbistan maçı ile ilgili fazla bir şey de demek istemiyorum. Ama 1 sayıyla kaybettiğimiz bir maçta, kaçırılan 13 serbest atışın ne kadar önemli olduğunu da anlamış olduk. Eurobasket'te bizden bu kadar. Gönlüm Litvanya'dan yana şu dakikadan sonra ama, ne olur ne olmaz bilemiyorum artık..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder