2 Ekim 2010 Cumartesi

Vaziyet-i fena!




Vaziyet-i fena! Nedir bu başlık derseniz Galatasaray derim kısaca. Galatasaray'ın durumu eski Arapça deyimiyle Vaziyet-i fena! Yani durum kötü... Peki sizce nasıl çıkılır bu durumdan? Yada Galatasaray yavaş yavaş dibe boylarmı? Sadece bu sezondan bahsetmiyorum.. Belkide çok karamsar bir düşünce olabilir ancak 3 senedir oynanan iğrenç futbol sanki o eski Galatasaray'ın Galatasaray'lılığını kaybettiği yönünde. Galatasaray'ın ruhunu kaybettiği yönünde.
Dün geceki Karabükspor maçı ise bu durumun son noktasıydı belkide. Maç için konuşmayacağım fazla. Galatasaray'ın başında 2 senedir bir bela var adeta,adıda Frank Rijkaard!
Adamı sanki Galatasaray başarısız olsun,dibe vursun ama ismi dursun diye getirmişler. Oo başında Frank var ya takıma bak desinler diye getirmişler.. Adam kurmuş kafasında bir sistem,başka hiç bir şey bildiği yok. Hani geçtiğimiz sezon bir hikaye vardıya B planı diye,Frank Rijkaard'ın aslında bir planı yok. Sadece bildiği bir şablon var. Sparta Rotterdam'dada,Barcelona'dada,Galatasaray'dada aynı şablonu oynattı. Şablonuna göre takım kurmaya çalıştı. Barcelona'da başarılı oldu,çünkü Barcelona takımını kurmaya gerek yok,onlara mevkilerini söyle zaten kendileri oynarlar.. Sparta Rotterdam'da denedi,takım küme düştü. Galatasaray'da denedi,ölü takım rakipsizlikten averajla(!) 3. olabildi. Bütün suç Frank'inmidir derseniz,Karabükspor maçı için evet,ama genel olarak hayır derim sadece. Dünkü maçta Lorik Cana gibi bir lideri oyundan çıkartarak takımı başı boş bırakan,belkide gol umudu olarak kalan duran toplardanda yararlanamamak için Misimovic'i oyundan çıkaran Frank Rijkaard,Servet'ide kadro dışı bırakarak intihar etmiş oldu bana kalırsa,nitekim Karabükspor'da belkide tarihinin en farklı mağlubiyetlerinden birini yaşatabilirdi Galatasaray'a...

Ama başımızda öylede bir yönetim var ki.. İşe tamamen ticari yönden bakıyor,maddi açıdan kendilerini değerlendiriyor,Galatasaray'ı bir spor kulübü olarak değilde inşaat şirketi olarak görüp yönetiyorlar. Galatasaray'ı ruhundan ayırıyorlar. Pahalıya satalım ucuza alalım diyorlar..Transfer yaparken bile Frank Rijkaard forvet istemediği için almadık demelerine rağmen,aynı röportaj içerisinde Fatih Tekke'yle görüştük anlaşamadık demeyi başarabiliyorlar.. Kewell denen taraftar için peygamber konumuna gelmiş,takımdaki tapılası 3 futbolcudan(Baros,Neill,Kewell) biri olan bir oyuncuyu göndermek için,sözleşme yenilememek için uğraşmalarına rağmen taraftar baskısı ve korkusu yüzünden takımda tutuyorlar. Daha sonrada bu adamı ilah yapıp onu her yerde kullanabileceklerini düşünüyorlar. Baros sakatlanır ,Kewell var forvete ne gerek var,Sağ açık olmaz,Kewell var ne olacak, stoperimiz cezalıdır,Kewell var ne olacak durumuna gelirler. Ve şimdide tükürdüklerini tek tek yalıyorlar aslında,bozuntuya vermiyorlar.


Saçma bir transfer politikasıyla yapılan transferler,son günde gelen oyuncular.. İnsanın ah be Keita,ah be Lincoln diyesi geliyor arada bir... Açıkcası böyle yetenekli iki oyuncu ben son zamanlarda hiç izlemedim ben. İkiside istedikleri maçı canları isterse tek başlarına kazandırabilecek oyuncular aslında. Ve şuan Elano'nun ,Frank'in yahut Arda'nın zaman zaman kaprislerini tavırlarını çeken yönetim,bu iki oyuncuyada dayanamazmıydı acaba? Yada takımdaki lider isimlere daha fazla tolerans gösteremezlermiydi? Baktılar oyuncu onların önüne geçiyor,baktılar para geliyor anında oyuncu satıldı. Yine Adnan Polat'ın bir açıklaması vardı,Keita gitmeyi kendi istedi demişti,ancak bir açıklamasındada Keita'nın gidişini geçtiğimiz sezon bittiği anda kararlaştırdık diyordu kendisi.. Sanırım yeterince açıklayıcı olmuştur bu anlattıklarım. Başımızda işe bu kadar ticari yönden,para yönünden bakan yöneticilerimiz varken ben başarınıno kadar kolay olduğunu hiç ama hiç düşünmüyorum açıkcası.
Bütün Galatasaray taraftarını geçtim,futboldan anlamayan herkesin bile gördüğü şeyi,Frank Rijkaard'ın futboldan aciz bir isim,sadece bir isim olduğu anlayamayan bu yönetim,nasıl olurda sonuç ne olursa olsun Frank Rijkaard'la sözleşme yenilemek ister anlamak çok güç. Bütün ülke hatta dünya bunu anlamışken,Galatasaray yönetiminin bu tamamen gerizekalılıktan ibaret olan politikasının amacı nedir acaba? Yahut takım sezon sonunda bas bas bağırırken,orta saha göz göre göre aksarken neden bir çift yönlü orta saha oyuncusu alınmaz ? Galatasaray yönetimi hiç oyuncu satmadan sadece orta sahaya kaliteli bir oyuncu alamazmıydı? Şimdi bir düşünsenize şu takımda Keita'nın hala olduğunu? Cana'nın yerine Mehmet Topal'ın olduğunu ve en azından bir yabancı kontenjanımızın daha boş olduğunu? Misimovic'i İnsua'yı geçtim,sadece bir box to box oyuncusuyla bu takım çok daha iyi bir yerde olurdu şimdi olduğundan.. Bu kadar yazdım ama dediğim gibi boşuna konuşuyoruz bence. İşe bu kadar ticari yönden bakan bir yönetim olduğu sürece,herşeye para gözüyle bakan bir yönetim olduğu sürece başarı beklenmesi hayal olacaktır..

E hem antrenör,hem yönetim yapısı böyle olunca,oyuncudan ne beklenir ki? Oyuncudan neden ruh beklenirki? 2 sezondur bir total futbol rezaletidir çekiyoruz,iki sezondur 'FUTBOL'a hasret Galatasaray taraftarı ve uzun zamandırda bu kadar kötü bir yönetim,bu kadar kötü bir antrenör,bu kadar ruhsuz bir ekip görmemişti bu Galatasaray taraftarı. Keşke herşey eskisi gibi olsada,biz razıyız bir 14 seneye daha.. Ben eski Galatasaray'ımı geri istiyorum arkadaş. Yenilsede mücadele eden,kaybetmeyi kabullenmeyen,Galatasaray'lı Galatasaray'ı istiyorum! Rakibine sahayı dar eden,Metin'lerin,Terim'lerin parçalısında ter döken Galatasaray'ı istiyorum. Bunun içinde önce taraftarın,bizlerin birşeyler yapması gerekecekse,yapmak zorundayız,yapmalıyız... Verin bize Galatasaray ruhunu,ticaret yapsanız ne olur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder