28 Ağustos 2011 Pazar

Nasri ve Futbol ''Endüstrisi''



Belki de yukarıdaki fotoğraf çok şey anlatıyor günümüz futbolu için.
Önceleri futbol duygusallığın, renklerin ve aşkın ağır bastığı bir alandı.
Metin Oktay'ın Galatasaray taraftarı olduğu için kendisine teklif edilen paranın yarısını veren Galatasaray'ı kabul etmesi ve buna benzer bir çok duruma şahit olunurdu.
George Best'lerin, Maradona'ların, Pele'lerin, Cruyff'ların , Cantona'ların ve hatta Zidane'ların dönemlerinde böyleydi bu. Farklı dönemlerden farklı örnekler verdim.
Çünkü futbol önceden, onların döneminde böyle oynanırdı. Para için değil, bir tutku olduğu için.
Bu yüzden konuşuldu Maradona'nın İngiltere'yi yıkan 'Tanrının eli' vuruşu . Para için değildi.
Wembleyde İngiltere'ye 8-0 kaybettiğimiz maç sırasında oluşan anıları , şimdi gülerek dinleyip anlatıyorsak, futbolun güzel yanı bu olsa gerek.
Formanın önündeki reklam kimsenin umrunda olmaz, stadın isminin Emirates değilde Highbury, TT Arena değilde Ali Sami Yen olduğu zamanlar bir başka güzeldi futbol.

Şimdi ise Araplar futbola el attı. Tabi ondan önce Rus damgasıda var Chelsea menşeyli. Abramovic Chelsea'den bir dünya takımı yarattı o konu ayrı.
Ama şimdi ise Araplar moda oldu futbolda. Adamlar futbolu futbol olduğu için sevenlerle, ona aşık olanlarla
dalga geçiyor adeta. Futbol üzerinden yatırım yapıyorlar.
İlk örnek Manchester City.
Khaldoon El Mübarek (Eğer yanlış hatırlamıyorsam ismini) bir kaç sene önce devraldı Manchester City'yi. Yavaş yavaş İngiltere'nin orta sıra takımının sahip olduğu orta düzey kadroya bir bir takviyeler yapmaya başladı. Hem de çok büyük maliyetli takviyeler.
Gün geçtikçe hem transferlerin maliyeti, hem de gelen oyuncuların ismi büyüdü. Tevez'i, Yaya Toure'si, Adebayor'u , David Silva'sı, De Jong'u , Kolarov'u , Milner'ı ,Balotelli'si , Clichy'si derken son iki isim olarak Nasri ve Aguero katıldı ekibe.

Nasri ve Clichy'nin ise nasıl geldiğini hepimiz biliyoruz. Özellikle Clichy sanıyorum bir iki sezon önce ; ''Bir gün sadece parayı önemserseniz, yolunuz mutlaka Manchester City'e düşecektir.'' tarzında bir cümle kurmuş. Ve bu yaz Manchester City'e transfer olmuştu.

Yukarıda saydığım isimler ilk aklıma gelenler. Bu kadro bile Şampiyonlar Ligi'ni zorlayacak düzeyde . Peki neden bu insanlar bu oluşuma dahil oldular. Hem de hiç düşünmeden, hatta çoğu kendi kulübünden koşa koşa gelerek.
Futbol bu kadar mı futbol olmaktan çıkıpta, yatırım aracı haline geldi. Oyuncular bu kadar mı paranın peşine düşer oldu ?

Bir diğer örnekler Malaga ve Paris Saint Germain.
Özellikle Paris Saint Germain bu sene çok göze battı.Belki de Avrupa'da geçtiğimiz sezon en çok sivrilen oyunculardan birini, Javier Pastore'yi kadrolarına katmışlardı. Hem de tam 43 milyon euroya. Fabregas'ın 29 milyon euro karşılığı transfer olduğu sezon, bu paraya böyle transfer yapmak ben dahil çok kimsenin garibine gitmişti tabi. Bana kalırsa yazık etti kendine.
Peki Palermo'yu yalnızca çok üst düzey takımlar olduğu takdirde bırakacağım diyen Pastore neden gitti PSG'ye? O da mı futbolu oyun olarak değilde, ekmek teknesi olarak görüyordu?

Aynı şekilde İspanya'da Malaga. Yaptıkları transferlerin detaylarını bilmiyorum şuan ama, Baptista, Demichelis gibi oyuncuları kadrosuna katmışlardı en son hatırladığım kadarıyla ve bildiğimiz Malaga'dan çok daha farklı bir hale geldiler artık. La Liga'da ilk 5 olmasa bile , ilk 8'i en azından bu sene zorlayacaklardır diye düşünüyorum.

 Şuan hangisi daha can alıcı duruyor. Porto olmak mı, Manchester City olmak mı? Bana sorarsanız kesinlikle Porto olmak derim. Şimdi diyeceksiniz ki Porto işi ticarete dökmüyormu? Porto futbol üzerinden para kazanıyor. Futbolu yatırım olarak değil, tutku olarak kullanıp para kazanıyor. Ve çok da doğru yapıyorlar. Koca Avrupa'da o sistemi oturtabilen bir takım bile yok bence Porto'dan başka. Ayrıca para kazanırken hem başarı kazanıyor, hem de sempati oluşturuyorlar izleyenler üzerinde. Her geçen sene Porto'yu izleyenler, ''Vay be bu adamda kimmiş?'' diyecek birini mutlaka buluyor. Ertesi sene o adam büyük kulüplerden birine çok yüksek bir ücret karşılığında satılıyor, Porto o büyük kulüpleri o sene yenip yeniden şampiyon oluyor.
Zaten bunu Avrupa'da bir tek onlar yapabildiği için bu kadar başarılılar.
Bir tek onlar diyorum ama satabilme açısından diyorum bunu. Yoksa Barcelona'da oyuncu çıkarma konusunda Porto'dan aşağıda değil ama, adamlar zaten dünyanın en iyisi şuan, kime oyuncu satacaklar ki ...


Neyse konu fazla dağılmadan toparlayayım.
Bütün bu olanlar çok garibime gidiyor benim açıkcası. Ülkemizde de tutturmuşlar bir marka değeri sevdası. Futbolun önüne geçmiş 'Yayıncı kuruluşun' kazanacağı para. Peki benim futbol zevkim ne olacak? Her hafta kahveye gidip bağıra çağıra, küfür ede ede futbolunu izlemek isteyen adam ne yapsın marka değerini.
Marka değeri düşecek diye, 'Futbol' dan vazgeçecek değilizya..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder