30 Eylül 2010 Perşembe

Karabük maçı öncesi büyük şok!

0 yorum

Spor Toto Süper Lig’in 7.haftasında Galatasaray, deplasmanda Kardemir Karabükspor takımı ile karşılaşacak.Bugün Karabük’e giden takım kafilesinde bir eksik gözlerden kaçmadı.Başarılı defans oyuncusu Servet Çetin Karabük’e götürülmedi.Şu anda resmi olarak yapılan bir açıklama yok fakat Rijkaard ile tartıştığı iddia ediliyor. Bu arada Servet bu sabah yapılan antremanın fotoğraflarında yer almıyor. Tüm bu yaşananlara rağmen resmi siteden herhangi bir açıklama olmaması düşündürücü.

Anket sonucu!

0 yorum

Wade'in Miami'si ,Jordan'lı Bulls'un 72 maçlık galibiyet rekorunu kırabilecekmi diye sormuştuk okurlarımıza.. Her ne kadar oy sayısı az olsada 34 oyun 23 'ü hayır yanıtını verdi,bana kalırsa bencede o rekoru kırmak her baba yiğidin harcı değil...

Elano belasından kurtulmalı!

0 yorum

Brezilyalıların disiplisiz ve canları isteği zaman oynayan futbolcular olduğunu savunan Albayrak, transfer edilmelerine her fırsatta karşı olduğunu belirtti. Abdurrahim Albayrak, bunun en son örneğini Jo ve Lincoln’de gördüklerini söyledi.

"ELANO BELASINDAN KURTULMAK LAZIM!"
"Ben her fırsatta Brezilyalılara karşı olduğumu söyledim. Bunun en son örneğini Jo ve Lincoln'de gördük. Baktığınızda Elano, Brezilya milli takımında terinin son damlasına kadar mücadele ediyor. Koşuyor, sahada basmadık yer bırakmıyor, terden sırılsıklam oluyor. Ama maalesef Galatasaray'a gelince o Elano gidiyor yerine başka bir Elano geliyor. Bizim en büyük şansızlığımız eğer Dünya Kupası'nda sakatlanmasaydı Galatasaray ondan çok iyi para kazanacaktı ve bir beladan da kurtulacaktı. Ama kurtulamadı..."

"GALATASARAY İYİ YOLDA"
Ben Eskişehir maçı öncesinde bu maçın dönüm maçı olacağını söylemiştim. 'Bu maçı alırsak Galatasaray'ın önünde kimse duramaz' demiştim. Nitekim söylediklerim doğru çıktı. 4'te 4 yaptık, 12 puan kazandık. Bundan sonra serinin devam edeceğini düşünüyorum. Galatasaray'ın önü açık, Galatasaray'ı iyi günler bekliyor."

"MISIMOVIC VE INSUA İYİ TRANSFER"
Misimovic ile devamlı görüşüyorum. Insua ve Misimovic, ikisi de iyi oyuncular! Takıma yavaş yavaş alışıyorlar ve adaptasyon sürelerini tamamladılar; daha da iyi olacaklar.

"LİDER GİDERSEK ŞAMPİYONUZ"
"Türk Telekom Arena'ya lider gidersek ipi göğüsleriz... Galatasaray ın şampiyonluk şansı çok yüksek. Fenerbahçe ve Beşiktaş da iyi transfer yaptılar. Ben; Türk Telekom Arena'ya lider gidersek ipi göğüsleyeceğimize inanıyorum."

29 Eylül 2010 Çarşamba

Belediye gitti,kaldı 2...

0 yorum

Galatasaray'ın derbi öncesi maçları çok önemliydi bunları daha öncede yazmıştım. Belediye maçından önce,bu virajın içindeki en zor maç Belediye maçı demiştim ama hiçte beklediğim gibi geçmedi. Şuan önümüzde bir Karabükspor maçı var. Ve ben kararımı değiştirmek zorundayım,Karabük maçı çok zor olacak,çünkü Baros olmayacak! Galatasaray,eğer Karabük deplasmanında puan kaybı yaşamazsa Ankaragücü maçında fazla zorlanmaz ve derbiye üst üste 6 maçlık bir galibiyet serisiyle gitmiş olur. Ama derbiye kadar Fenerbahçe'de bir seri yakalayabilir. Önünde içerde bir Gençlerbirliği ve deplasmanda Konyaspor maçları var.. Bana kalırsa iki takımda derbiye iyi ve moralli bir şekilde gelecektir.. Galatasaray'ın yıllardır yıkamadığı tabu acaba bu sefer yıkılacakmı sorularından önce önümüzdeki Karabükspor maçını değerlendirmemiz lazım. Geçen sefer yazdığımdada söylemiştim,Galatasaray savunması şimdiye kadar hiç Emenike tipinde bir santrafora karşı mücadele etmedi,ederse ne olur hiç bir fikrim yok açıkcası..

Karabük deplasmanı için en olumsuz gelişme ise şüphesiz Milan Baros'tan yoksun olmamız. Baros'suz bir Galatasaray'ın formsuz hücum hattı ne yapar,yada Karabükspor'u yenmek için Baros'a ihtiyaç var mı tarzı soruların cevabını bilmiyorum.. Ama bu maçın çok kolay geçeceğinide pek zannetmiyorum..Bekleyip göreceğiz...

Mesut 1. sırada!

0 yorum

Real Madrid taraftarı yaptığı bir anketle sezonun en iyi transferini oylamış. Şuan Mesut çok açık arayla önde gidiyor ankette.. Umarım performansıda bununla orantılı olur...

28 Eylül 2010 Salı

Fenerbahçe tribününde tek başına bir Beşiktaş'lı!

0 yorum

Yeni mabedden son görüntüler!

0 yorum










Sizi de heyecan basmadı mı?

Orlando savaşa hazır!

0 yorum
Yapılan açıklamalara bakacak olursak bu sezon doğu konferansı bir hayli hararetli olacak..



“LeBron James’in Miami’ye gideceğini açıkladığı andan itibaren Heat muhabbetinden sıkılmaya başladım” – Dwight Howard

“Zaten playoff’ta görüşeceğiz, o zaman her şey ortaya çıkacak.” – Vince Carter

“Onların üç oyuncusu var, benim 12. Ligdeki tüm takımlardan daha derin bir kadroya sahibiz. Onlar üç, biz 12 kişiyiz. Maçlar başlayana kadar Miami kâğıt üzerinde bir takımdan ibaret.” – Otis Smith

“Kadromuzdan memnunum. Rakiplerimiz bu yaz bize göre kadro kurdular. LeBron ve Chris Bosh’la imzaladıktan hemen sonra Dwight Howard’ı savunabilmek için sekiz pivot aldılar.” – Otis Smith

“Kâğıt üzerinde en yetenekli kadroya sahipler, fakat bu kazanmak için yeterli değil. Çoğu zaman en yetenekli kadro kazanmaz. Belki de kazandığından çok kaybeder.” – Stan Van Gundy

Puyol'un bira göbeği!

0 yorum

Fenerbahçe'den Alpaslan Dikmen pankartı

0 yorum

Fenerbahçe taraftarı dünkü maçta bu pankartı ortaya çıkartmış. Alpaslan abimizi saygıyla anmışlar.. Gerçekten tebrik edilecek bir davranış Fenerbahçe taraftarından...

27 Eylül 2010 Pazartesi

Baros Karabükspor maçında yok..

0 yorum

Dünkü maçı yarım bırakan Milan Baros'un sol arka adalesinde kısmi yırtık tespit edilmiş.. Ben anlamıyorum arkadaş. Bizim kaderimizmi bu ? Adam 3 gol atıyor,daha maç bitmeden sakatlanıyor. Bu nazar filan olamaz yani bunda başka bişey var.. Şimdi Karabükspor maçında Baros oynamayacak.. Bakalım ne yapacak sevgili Frank Rijkaard Karabükspor karşısında..

Elano uçar gider...

0 yorum

Galatasaray'la Elano arasındaki ipler gittikçe kopma noktasına geliyor artık. Frank onu 11 de maça başlatmıyor,hadi onu geçtim 3 oyuncu değişikliği yapmasına rağmen yinede oyuna sokmuyor Elano'yu.. Bana kalırsa Frank Rijkaard bile vazgeçmiş artık Elano'dan.. Yönetim zaten çoktan vazgeçmişti,bütün transfer sezonu satmaya uğraştılar.. Elano sakatlanmasa zaten gidecekti büyük olasılıkla.. Taraftar dahil gitmesini istemeyen tek isim belkide Rijkaard'dı artık o da umudunu kesmiş olsa gerek.. Dün Elano'nun kulübedeki halini görünce gerçekten çok şaşırdım. Böyle bir oyuncu bu hale getirip,hiç yarar sağlamadan belkide değerinin çok altında bir fiyata elden çıkaracağız.. Şimdide son olarak Elano'nun 'ailevi' nedenlerden dolayı ülkesine gittiği söyleniyor. Bu bana hiç ama hiç inandırıcı gelmiyor açıkcası. Ve aklımda oluşan tek düşünce Elano devre arasında gitmek isteyecek,ve gidecektirde.. Ama bu kalitede bir oyuncunun,büyük umutlarla gelen bir oyuncunun hiç bir şey vermeden geri gönderilmesi gerçekten üzücü...

26 Eylül 2010 Pazar

Golcü var...

0 yorum
Golcü var...

Golcü var...

Golcü'yle gelen galibiyet&Kral geri döndü...

0 yorum
Bu maç için söylenecek iki kelime olsa gerek: Milan Baros!
Futbolun farzlarından biridir golcü! İyi bir golcün olmazsa,takımının maç kazanması zorlaşır.. Golcün olmazsa,takımın maç kazanamaz.. Ama senin elinde formda(!) bir Milan Baros varsa,o takımın maç kaybetmesi zorlaşır. İlk golde her ne kadar Rızvan'ın hatası olarak görünsede Baros'un yeteneği o golde tartışılamaz. 3. golden hiç mi hiç bahsetmiyorum tabii.. Ama adama nazarımız mı değdi nedir bilmiyorum maçı yarıda bırakmak zorunda kaldı Milan.. Şuan için çok ciddi bir şey yok gibi görünüyor,umarım da olmaz..

Baros'u bırakıp maça gelecek olursak Galatasaray bu maçta uzun bir aradan sonra takım halinde iyi oynadı. Takım savunma olarak zaten son derece iyiydi son maçlarda,2 maçtır gol yemeyen bir takım vardı sahada,nitekim bu haftada Ufuk'un son anda şaşırmasıyla yada Herve Tum'un topa sürünmesiyle yenilen bir gol var..

Değinmeden geçmeyeceğim bir konu daha var.. Galatasaray'ın bu takımı böyle futbol oynuyorken,yedek kulübesi ve kenardaki oyuncuları görünce biraz daha heyecanlanıyorum.. Kenarda oturan Elano,Harry Kewell,tribünde Arda,Sabri.. Gerçekten iyi bir kadroya sahibiz.. Eğer Frank bu malzemeleri bu sezon heba etmezse,siz o zaman görün bu Galatasaray'ı...

Unutmadık Alpaslan Abi...

0 yorum


Banu Yelkovan'ın kaleminden,tüyleri diken diken eden bir yazı...

Futbol nedir? Takımınıza maçı kazandıran şey nedir? İnce ince düşünülmüş, özenle uygulanmış bir taktik mi? O taktiği yaratan ‘beyin’ mi? Uygulayan futbolcular mı? Taktik maktik hak getirdiğinde sahneye çıkan yıldızlar mı? Yoksa lehinize aleyhinize, artık Allah o gün ne verdiyse, ince ince düdük çalan hakemler mi? Hepsinin özü şans mı yoksa? O topu direkten döndüren ya da filelerle buluşturan, son saniyede dünyanın en iyi kalecisine elinden kaçırtan, yaradana sığınıp vurduğunuzda 90’a takan? İyi bir zemin yeter mi kazanmaya, sadece inanarak kazanılıyor mu gerçekten yoksa? Taraftarı neresine koyuyorsunuz futbolun peki? Birbirine denk iki takım 4-4-2 oynadığında maçı kim kazanacak, söylesenize hadi?
Ben, uzun seneler önce, futbolun taraftar olduğuna inandım... O maçı güzelleştiren, nefis bir stadyum, güzel bir zemin, iyi bir kadro, limonata gibi bir hava kadar, dolu tribünler oldu benim için... Hatta tribünler olduktan sonra, onlar olmasa bile oldu zaman zaman... Ben tribünde edinilen arkadaşlıkları, o haftadan haftaya, 90 dakika için bir araya gelmeleri, tribünde gülme krizine girmeleri, devre arasında maç geyiği yapmaları, kim var kim yok diye bakmaları, tekrarı olmayan pozisyonu kaçırdığında yanındakine ‘Kim attı, kim attı?’ diye sormaları sevdim...
En çok arkadaşlarımı sevdim
Aynı anlamsız tezahüratı, bir profesöre ve bir ilkokul mezununa, bir üst düzey yöneticiye ve kapıcısına omuz omuza yaptıran neydiyse artık, benim sevdiğim tam da oydu... Soğuk havalarda tribünde bir avuç olmanın hissettirdiği ayrıcalığı sevdim ben... Soğuktan donmaya ramak kala patlayan ve tek amacı bizi zıplatarak ısıtmak olan “Çıldır, çıldır, çıldırmayan...” tezahüratını sevdim... Hava ne kadar soğuk olursa olsun, tribünde hissedilen ‘Aslında o kadar da soğuk değil!’ duygusunu sevdim... Yağmurda ıslandığını fark etmeden ıslanmayı, güneşte yandığını anlamadan yanmayı sevdim...
İlk defa çıktığı kız arkadaşını maça getirip, galibiyet sonrası tezahürat yapa yapa eve gittiği için kızı statta unutan salak tribün arkadaşımı sevdim... Her maçı falancanın sağında filancanın solunda, sezonlardır yıkanmayan kokuşuk (aka uğurlu) formasıyla seyretmezse o maçın kesin kaybedileceğine inanan naif erkekleri sevdim... “Bu erkekler neden sadece statta naif?” diye düşünmeyi sevdim... Gittiğimiz fasıllarda bazı şarkıların ‘orijinal’ versiyonunu hatırlamamayı, büyük bir ciddiyetle, kimseye fazla çaktırmamaya çalışarak tribün versiyonunu söylemeyi sevdim... Alelade bir şarkı radyoda çalarken içimden, sırf o şarkı bizim takım gol attığında statta çalan şarkı olduğu için kendimi ‘Gooool’ diye bağırırken yakalamayı sevdim... Maç öncesi tahmini 11’ler yapmayı sevdim... Maç sonrası ev yolunda maç kritiği yapmayı da... Hagi’yi sevdim ben... Hooijdonk’u sevdim... Nouma’yı da...
Ama ben en çok tribünde edindiğim arkadaşları sevdim... En sağından başlayıp, ortasından geçip, en solunda karar kıldığımız tribünde yanında oturduğumuz Sarı’yı, Nevzat’ı, Bülent’i, Emin’i, Zafer’i, Burak’ı, Alpaslan’ı...
Maça gidince orada olduğunu bildiğin bir şeydi Alpaslan... Nasıl Galatarasay’ın tam kafandaki olmasa da öyle ya da böyle bir 11’le sahaya çıkacağı kesinse, Alpaslan’ın da orada olacağı kesindi... Aşağıda durur, pankartları tek tek astırırdı... “Kanka, üst üste gelmesin” derdi... Tribünde kavga da gördüm, korkunç yenilgiler de, ama Alpaslan’ın gülmediğini hiç görmedim ben.... Basketbol maçında da oradaydı, deplasman maçında da... Bursa deyince Ebru telefonda, “O maç haftaya değil miydi?” diye düşündüm anlamsızca...
Bizim arkadaşlarımız daha hiç ölmemişti Alpaslan... Annemlerin uzaktaaaan ahbaplarının başına gelen bir şeydi ölüm... “Kaç yaşındaydı?” diye sorunca “83” cevabıyla gizlice iç rahatlatan bir şeydi... Ama meğer ölüm varmış, korku varmış, bu dünyanın sonu varmış... Sayende onu da öğrendik Alpaslan...

Türk futbolu!

0 yorum

Resimdeki küçük yazıda;Kırmızı nokta top değil,hakem yazıyor.. Sanırım bütün dünya çözmüş oyun sistemimizi...

25 Eylül 2010 Cumartesi

Hedef üç puan,rakip Belediye

0 yorum
Haftaya Bursa ve Beşiktaş galibiyetle başladılar. Bursa Antep'ide sayarsak 6 da 6'yla başladı lige,Beşiktaş puanını 13 e yükseltti. Eğer Galatasaray bu hafta galip gelmezse,bundan sonrası için az da olsa içimde olan umut tükenecektir. Şuan şu durumda Galatasaray'ın ne yapıp edip yarınki maçtan galip ayrılması şart. Hem 4 maçlık bir galibiyet serisi yakalanmış olacak,hem üst sıralarla puan farkı fazla(!) açılmayacak,oyuncuların morali gittikçe yükselecek. Bu maç belkide derbiden önceki maçlar arasında en zor olanlardan biri. Peki iyi futbol olacakmı bu maçta? Galatasaray zorlanarak mı kazanacak sizce? Açıkcası maçın nası geçeceği,Galatasaray'ın nasıl oynayacağı hakkında hiç bir bilgim yok. Malum FR bu ne zaman ne saçmalayacağı belli olmuyor..
Maçtan önce olumlu düşünmemi sağlayan şeylerde var tabii. Derbiden önceki maçlardan en zoru dedim belkide İstanbul BŞB. maçı için ama belkide içlerinden en kolayı olacak bilemeyiz bunu. Benim şahsi fikrim bu maçta artık Misimovic'in alışma dönemini atlatmış ve gerçek Misimovic olarak sahaya çıkacağı yönünde. Ki eğer öyle olursa,Misimovic kendi futbolunu sergiler,Belediye'de kasaplar ortaya çıkmazsa Galatasaray sadece Misimovic'le bile bu maçı kazanabilir.
Gel gelelim Milan Baros'un durumuna.. Hafta içinde hafif bir sakatlık geçirdiği yönünde haberler çıktı,önce korktum sonra ciddi olmadığını öğrenince rahatladım,muhtemelen maçta oynayacaktır Baros,umarım o formsuzluğunu bu maçla artık üstünden atar..
Bu maç bence Pino'nun maçıda olabilir eğer Frank Rijkaard onu tercih ederse. Çünkü Belediye,Galatasaray'ın şimdiye kadar karşılaştığı takımların hepsinden farklı,10 kişiyle kapan,gelene tekme savur felsefesinde olmayan bir takım. Hücumu,futbol oynamayı düşünen bir takım ve savunma hattıda pek iyi sayılmaz. Bana kalırsa Pino eğer oynarsa bu maçta çok boş alan bulabilir ve bu da Galatasaray'a fazlasıyla yarar sağlayacaktır maçı kazanmak için. Her ne kadar Mustafa Sarp Pino'nun tercihlerini beğenmeyip 'eleştirsede' Pino bu maçta çok işimize yarayacaktır...

Ama bu maçta herşeyden önce Galatasaray'ın orta sahada hakimiyeti elinde bulundurması gerekiyor.Frank Rijkaard'ın Cana'yı tamamen bir kenara attığını düşünürsek eğer,yine Mustafa-Ayhan ikilisiyle başlayacağız maça. Bu ikili Belediye'ye orta sahada üstünlük kurabilecek kadar iyi mi? Bana kalırsa bu maçı götürebilirler,ama uzun bir maraton olarak bakarsak Galatasaray'ın bir orta saha oyuncusuna ihtiyaç duyduğunu sağır sultan duydu artık..


Kalede 2 maçtır gol yemeyen bir Ufuk Ceylan var. Oynadıkça kendini geliştiren,hata yapmadıkça kendine güveni yerine gelen ve üzerinde ısrar edilirse Galatasaray'ın kalesini yıllarca koruyacak bir potansiyele sahip bir oyuncu Ufuk. Hata yapmıyormu? Tabiki yapıyor,ama herşeyden önce bir kaleci için gereken tek bir şey var! Sabır...Ufuk için daha sonra uzun uzun bir yazı yazmayı düşünüyorum..


Yazıyıda toparlayıp bir özetini çıkaracak olursak derbiden önceki dönemeçlerden biri bu maç,Galatasaray kazanırsa 3 puan alır,kaybederse 3 puandan çok daha fazlasını kaybeder.. Umarım yarın iyi bir futbolla(!) maçı kazanır ve 4 maçlık bir seri yakalamış oluruz...

Sudan Milli takımı!

0 yorum
Dünya futboluna teknik açıdan bir şey kazandırmamış olsalarda,yeni poz verme şekillerinide katmazlar umarım..

Buonanotte geri döndü!

0 yorum

Diego Buonanotte. Arjantin'in yetiştirdiği en önemli yetenekleri arasında anılıyordu geçen sezon. Sezon sonu Avrupa kapıları açılacaktı belki kendisine fakat olmadı. Geçirdiği trafik kazası Diego'yu 'ince çizgi'nin diğer tarafına geçirebilirdi. Mucizeyle hurdaya dönen araçtan sağ çıktı. Diego kaldı bu tarafta fakat yanındaki 3 arkadaşı onun kadar şanslı değildi.

Bu kazadan sonra futbol hayatının büyük ihtmalle bittiğini düşünürken yeşil sahalara geri dönen Buonanotte pazar günü de golle tanıştı. Gol sevinci görülmeye değer. Futbolu, golü ne kadar özlediğinin dışa vurumu adeta. Belki yaşlı kıtaya transferi bir kaç sezon gecikecek fakat Diego için artık bu konunun o kadar da önemli olduğunu düşünmüyorum. Buonanotte çok uzun süre uzak kaldığı yeşil sahalara eskisinden daha hırslı bir şekilde dönecektir. Tabii ki kaybettiği arkadaşlarını da hatırlayarak...

O yapınca trivela,ben yapınca 'bu ne la'!

0 yorum


Fenerbahçe'nin efsane oyuncusu Ümit Özat,Quaresma'nın çok büyütüldüğünün altını çizdi. Tecrübeli oyuncu "Zannedersin Cristiano Ronaldo gelmiş. İki hareketle sezon bitmez, daha kariyerinde hat-trick bile yapamamış futbolcuyu bu kadar abartmaya gerek yok" diyerek zamanında bir maçta 3 gol attığı maçı da hatırlattı: "Adım Ümit Özat değil de Umito Zat olsaydı şu an çok farklı yerlerde olurdum,adam ayak dışı vurunca trivela oluyor biz vurunca bu ne la diyorlar''

Fazla söze ne gerek?

0 yorum


Bu üçlüdür bu takımı sırtlayan. Takımın bel kemiği derlerya hani. Bunlar takımın omurgası,beyni,bütün vücudu bu takımın. Bu üçlü bu takımın herşeyi! Bütün taraftarın belki de tek ortak kanısı budur,hiç gitmeyin Florya'dan.. Kewell ve Baros'un 3 senedir,Lucas Neill'ında 1,5 senedir bu takıma verdiği katkı,bu takıma kattığı ruh yatsınamaz. Özellikle Harry Kewell,ben dahil çoğu Galatasaray'lının en az Hagi kadar kalbinde yer edinen bir oyuncudur. Takımda kaptan Arda Turan,ama liderliği yapan ,canını dişine takıp mücadele eden bu üçlüdür..

Bu üçlüyü bir arada gördükten sonra fazla söze ne gerek var?

Enes'e özgürlük!

0 yorum

Beko Basketbol Ligi ekiplerinden Fenerbahçe Ülker'den ayrılarak ABD Kolej Basketbol Ligi NCAA'e giden 18 yaşındaki Enes Kanter, sarı-lacivertlilerin "Fenerbahçe'den maddi destel aldı" açıklaması sebebiyle şimdilik okulu Kentucky'nin takımı olan Kentucky Wild Cats'te oynayamıyor. Çünkü profesyonel sözleşmeye imza atan basketbolcuların, NCAA kurallarına göre üniversitlerinde forma giymeleri yasak. NCAA'de devam eden soruşturmanın sonunda Enes'in Kentucky'de forma giyip giyemeyeceği belli olacak. Bu arada "Free Enes" yani Enes'e Özgürlük kampanyası hem Kentucky'de hem de internette giderek büyüyor.

"Free Enes" kampanyası büyüyor!
Fenerbahçe Ülker, yapılan soruşturmada Enes'e para verildiğini söylerken, Kentucky Üniversitesi bu durum karşısında Enes'in takımda yer alabilmesi için bir yöntem arıyor.

Otoritelerin Enesli Kentucky'yi NCAA'in şampiyonluk adayı göstermesi de Kentucky halkını hareketlendirirken şehir sakinleri, Enes'in serbest kalması ve bu sayede Fenerbahçe ile bağının kopması için bir kampanya başlattı.

Şehrin çeşitli yerlerine "Free Enes -Enes'e Özgürlük-" pankartları asılırken, üzerinde "Free Enes" yazılı tişört, bardak ve şapkalar da satılıyor.

Kentucky antrenörü John Calipari "Fenerbahçe, Enes'i kaybetmemek için tabi ki para verdiğini söyleyecek ama Enes'in aralık ayına kadar takıma katılacağını düşünüyorum" yorumunu yaptı.

Bu arada daha önce "Profesyonel takımda oynayan bir sporcu NCAA'de oynayamaz" kuralı Kentucky'nin baskıları sonucu "Profesyonel sözleşmesi olan bir sporcu NCAA'de oynayamaz" şeklinde değiştirilirken, NCAA'in yürüttüğü ve devam eden soruşturmada Kentucky, Enes'in takıma katılabilmesi için baskı kurmaya devam ediyor.

Ne olacak bu 'orta'nın hali?

1 yorum
Galatasaray'dan transfer sezonunun sonunda orta sahaya bir transfer bekleniyordu aslında. İnsua'nın yerine yani,bütün herkesin beklentisi bu yöndeydi. Hani uzun süre konuşulan box to box tabiri vardıya,herkes öyle bir oyuncu bekliyordu Galatasaray'dan,ki bana kalırsa Galatasaray'ın en büyük eksiği oydu,hala da o.. Ancak transferin sonunda Misimovic ve İnsua geldi,Misimovic zaten bekleniyordu ama İnsua bana kalırsa Rijkaard'ın ' Defans oyuncusu istedim ama almadılar' cümlesinden sonra alındı. Kötü mü oldu,hayır.. Ama bence bir box to box midfielder belkide çok daha fazla katkı sağalayabilirdi bu takıma. En azından Mustafa ve Ayhan ikilisinden daha iyi bir kombinasyon bulabilirdik..


Ama şuan elimizde olanı değerlendirmek için yazıyorum bu yazıyı birazda. Mustafa Ayhan Cana üçlüsünden bahsetmek için birazda. Bu üçlü için sadece 2 mevki ayrılmış,her maç mutlaka biri dışarda kalıyor,ki bu da genellikle Lorik Cana oluyor. Ben Lorik Cana gibi bir oyuncu Galatasaray'da neden yedek kalır bilmiyorum açıkcası. Yabancı kontenjanından bahsedeceksiniz belkide ama Arda sakat değilken Galatasaray uzun süre 5 yabancıyla oynadı,Frank yinede Cana'yı yedek bıraktı. Adnan Polat Cana transferi Rijkaard'ın isteğiyle oldu demişti katıldığı bir programda,ama bana hiç öyle gelmiyor. Rijkaard'ın Cana'yı oynatmama sebebii bana kalırsa 'Benim istemediğim oyuncuyu aldınız,bende onu oynatmıyorum' tarzında bir tepki olabilir. Ama ne olursa olsun FR'ın bu tavrından bir an önce vazgeçmesi gerekiyor. Çünkü belkide elimizdeki en iyi orta saha oyuncusu Lorik Cana..


2 senedir bir Mustafa Sarp gerçeği var Galatasaray'da. Çoğu kişiye çok antipatik gelir hareketleri,tavırları.. Banada öyle gelmiyor değil açıkcası. Ama Mustafa'nın gerçekten bir Galatasaray taraftarı olduğunuda biliyorum. Yetenekleri sınırlı olabilir ama elinden gelenin hepsini yapmaya çalışıyor Mustafa Sarp. Sadece sağ ayağını kullanır Mustafa Sarp,yeri gelir Pino'ya 'Türkçe' küfür eder,yeri gelir formasını yırtar ama elinden geleni yapar Mustafa Sarp.Her ne kadar mücadelecide olsa,elinden gelenide yapsa,bana göre Galatasaray'ın oyuncusu olmak için yeterli yeteneğe sahip değil Mustafa Sarp..


Ve bir de Ayhan Akman var bu takımda ki,yılların tecrübesi tabirine direk uyan bir isim Ayhan.. Mustafa'nın yaşındayken ve daha öncelerinde çok çok yetenekli bir oyuncuydu Ayhan. Galatasaray'da sol açık bile oynadığı zamanlar oldu Ayhan'ın.Zamanında Beşiktaş'a ,Gaziantepspor'dan 10 milyon dolar civarında bir paraya transfer olmuş bir oyuncudan söz ediyoruz sonuçta. Ama son yıllarında yeteneklerini ne kadar kullanıyor,ne kadarından faydalanıyor orası meçhul tabii. İyi niyetinden,Galatasaray'lılığından,mücadelesinden hiç şüphemiz yok,en azından benim yok.. Ama Ayhan ve Mustafa ikilisi Galatasaray için yeterli bir orta saha oyuncusu değil..


Yazının sonundada Misimovic'e değinmek istiyorum çok kısa bir şekilde. Frank Misimovic'i geçen sene Elano'yu oynattığı yerde oynatıyor. Yani orta üçlünün içinde oynuyor Misimovic. Geçen sene Elano'dan verim alamamamızın sebebi buyken,Frank'in Misimovic'i de bu pozisyonda oynatmasını henüz ben anlamış değilim. Eğer Elano'yu kaybettiğimiz gibi(!) Misimovic'ide kaybedersek,bu taraftar ne Rijkaard'ı ne yönetimi affetmez...

24 Eylül 2010 Cuma

Bobo 'Recep'mi oluyor?

2 yorum

Sezona çok iyi başlayan ve Beşiktaş'ın gol yollarındaki en etkili silahlarından bir olan Rogerio Bobo, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaya hazırlanıyor.

Milliyet'in haberine göre ocak ayında Türk statüsünde oynamaya hak kazanacak olan Bobo'ya, Beşiktaş Kulübü ilginç bir teklif yapmaya hazırlanıyor. Beşiktaş'ın, Brezilyalı golcünün Türk vatandaşı olmayı kabul etmesi halinde ücretinde önemli bir iyileştirme yapıp 3 yıllık sözleşme önereceği öğrenildi. Bobo geçtiğimiz haftalarda Beşiktaş'ın sözleşme yenileme isteğini reddetmişti. Ancak Bobo'nun bu sefer kendisine yapılacak bu yeni teklifi kabul etmesi bekleniyor.

İnci'den ibretlik yorum!

0 yorum
RESMİ BÜYÜTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Galatasaray'ı güzel günler bekliyor!

0 yorum

Galatasaray'da güneşli günler yaklaşıyor. En az 250 milyon dolarlık bir gelir ufukta belirdi. Şimdiden yerli ve yabancı şirketler ortaklık için kuyruğa girdi...

Riva’daki arazisinde gerçekleştirilecek villa projesi için ihaleye hazırlanan Galatasaray Spor Kulübü, bugünden itibaren, şirketlerden teklif almaya başlayacak. Ön yeterlilik ilanına çıktıklarını ve buna göre teklif toplayacaklarını ifade eden Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Işın Çelebi, “Burada maksadımız Galatasaray’ın kasasına maksimum geliri koymaktır. Riva’daki projeden minimum 250 milyon dolar olmakla birlikte, bu rakamın da üzerinde gelir elde etmeyi bekliyoruz. Daha düşük bir miktarı kabul etmemiz söz konusu değil” dedi.


İKİ FARKLI TÜRDE TEKLİF ALINACAK

Gazete Habertürk'te Menekşe Ataselim imzası ile yeralan haber şöyle:

Işın Çelebi, alınacak tekliflerin iki farlı biçimde hazırlanabileceğine dikkat çekerek, şu bilgileri verdi:

“Şirketler, yalnızca inşaat işini üstlenmeye yönelik veya hasılat paylaşımı modelinde yatırımcı olarak teklif verebilirler. Yani, hem ‘konut ve rekreasyon projesi inşaatı yapımı ve satışı’, hem de ‘gelir paylaşımı karşılığı arsa satışı işi’ teklifi alacağız. Hangi teklif düşüncelerimize daha uygun olursa, projeyi o modelle yapacağız.”

Riva’daki proje için Galatasaray’ın kapısını çalan pek çok yerli ve yabancı şirket olduğunu da hatırlatan Çelebi, ön yeterlilik başvurularının 5 Ekim günü saat 18.00’e kadar alınacağını ve başvuruların 12 Ekim’de cevaplanacağını kaydetti.

‘26 KASIM’DA KARARI AÇIKLAMAK İSTİYORUZ’

Tekliflere bakacağız; ‘Piyasa bize ne söylüyor?’ diye düşüneceğiz. Buna göre değerlendirip bir fiyatlama yapacağız” diyen Çelebi, şöyle devam etti: “Nihai kararı da 26 Kasım’da, en geç kasım sonunda vermek istiyoruz. Her şeyin açık ve şeffaf olacağı bir iş modeli uyguluyoruz. Buradaki 1 milyon 175 bin metrekarelik arazimiz üzerinde 250 bin metrekare civarında kapalı inşaat alanı var. 850 bin metrekare ise yeşil alan olacak.”

KEMER COUNTRY’NİN 10 KATI KALİTESİNDE BİR İŞ YAPACAĞIZ’

“Projede 200 bin metrekarelik bir ormandan söz ediyoruz. Olduğu gibi kalacak burası…” diyen Işın Çelebi, 840 ünitelik bu projeden ikincş köprü vasıtasıyla Levent’e ulaşmanın 15 dakika olacağını ifade etti. Çelebi, üçüncü köprü hizmete açıldığında bu sürenin 7-8 dakikaya kadar kısalacağını belirterek, şöyle konuştu:

“Projede, sosyal tesisler ve diğer rekreasyon aktivite yapılarının yanı sıra bir de tenis kulübü kuracağız. 312 A tipi konut, 248 B tipi ikiz konut, 208 C tipi dubleks konut, 40 D tipi konut ve 32 üniteli bir rezidans yapılması planlanıyor. Kemer Country’nin 10 katı kalitesinde bir iş olacak. Zaten, Galatasaray Gayrimenkul Yatırım ve Geliştirme şirketini de kurduk. Bu ay Genel Kurul’da açıklanacak. Kurumsallaşmaya paralel olarak, iş modelinde bütün bir değişiklikten söz ediyoruz.”

Babasının oğlu!

0 yorum
Dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından biri,Zinedine Zidane. Benim futbolu bırakmasına en çok üzüldüğüm isim,liste başlarımdan biridir Zinedine Zidane. Ancak uzun zaman oldu onu yeşil sahalarda görmeyeli. Yerine ise veliaht olarak kendi öz oğlunu bırakmış Zidane. Oğluda en az onun kadar yetenekli buna hiç şüphe yok,hatta İspanyollar ve Fransızlar şimdiden hangi milli takımı seçeceği konusunda savaşa girişmişler bile. Ama oğlu Enzo ,babası kadar futbol dünyasında yer edinebilirmi,orası meçhul..
İşte Enzo Zidane...



Kewell from İstanbul!

0 yorum

Evinin bir camiinin yanında olduğunu söyleyen Harry Kewell, "Bütün camileri nefes kesici buluyorum. Ezan sesi bana huzur veriyor. Dua etmek beni sakinleştiriyor" dedi. Evinin yanında bir cami olduğunu belirten Kewell, "Ezan sesiyle huzur buluyorum. Çok etkileyici mimarileri var" dedi. Ailesinin Türkiye'ye alıştığını belirten yıldız oyuncu, oğlunun en çok çayı sevdiğini söyledi.

23 Eylül 2010 Perşembe

Şeytan!

1 yorum

Ben artık bıktım Rıdvan'ın her FB puan kaybından sonra beş karış suratla yorum yapıp, her GS ve BJK puan kaybında ağzı kulaklarında oluşundan..

Varan 1: "Misimovic zaten Bundesliga'yı artık kaldıramıyor diye gönderildi." diyor Şeytan. Misi, son sezon Wolfsburg'ta ŞL dahil toplam 45 maç oynadı. 14 gol, 20 asist yaptı. Kim neyi kaldırmış belli oluyor zaten.

Varan 2: "Insua Liverpool'da da oynamıyordu" diyor Şeytan. Insua, son sezon Liverpool'da ŞL dahil toplam 44 maçta oynadı. Bir bek için gol-asist sayısı çok önemli değildir, 1 gol ve 4 asisti var. Bence kaldırmış beyler.

Varan 3: "Güntekin, sana Süper Lig'te Lorik Cana gibi 20 tane adam bulurum" diyor Şeytan. Rakam vermeye gerek yok. Adam hem Şampiyonlar Ligi'nde top oynamış Marsilya'nın, hem Premier Lig'in gedikli takımı Sunderland'in, hem de Arnavutluk Milli Takımı'nın yıllarca kaptanlığını yapmış. Doğru düzgün maç kaçırmaz, son derece istikrarlı. Sen adamın burada oynadığı futbolu istediğin kadar eleştir, lafım olmaz. Zaten henüz bir şey yapamadı adam. Ama sırf GS'ı kötülemek için saçma sapan, cahil cühela yorumlarıyla adamı yalan yanlış eleştirmenin tanımı nedir bilemiyorum.

Bu adam aylarca Baros'un iyi bir forvet olmadığını, bu takımın esas forvetinin Nonda olması gerektiğini de savunmuştu zamanında. Rijkaard'ın B Planı, Keita ve Elano'nun topçu olmayışları... Daha bir sürü mahareti var da, hepsine girmeyeceğim şu anda. Üstü kapalı bir şekilde takmış durumda GS'a.

Yeter artık Rıdvan. Ülkenin en iyi yorumcusu olma kapasitesine sahip biri olarak, ne yazık ki sana saygı duyanların sayısını düşürüyorsun. Kendimi tekrarlıyorum; Madem o kadar çok biliyorsun, neden hala orada oturuyorsun?

Baros sakatlandı!

0 yorum

Kulübümüz, bugün idmanda sakatlık geçiren golcümüz Milan Baros ve tedavisi devam ededen futbolcularımızın durumu hakkında resmi internet sitemizden bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada Baros'un yarın takımla birlikte yeniden çalışmalara başlayabileceği kaydedildi.

İşte sarı-kırmızılı kulübümüzden yapılan o açıklama:

"Galatasaray Profesyonel Futbol A Takımı'nda sakatlıkları ve tedavisi devam eden futbolcular ile ilgili bilgiler aşağıda belirtildiği gibidir:

Sabri Sarıoğlu ve Hakan Balta fizyoterapist eşliğinde saha egzersizlerine başladı.

Ayhan Akman takımla çalışmalara katıldı. Tedavisine devam edilen Ufuk Ceylan ise düz koşu yaptı.

Çağlar Birinci, kondisyoner Fatih Yıldız eşliğinde çalışmalarına devam etti. Antrenman sırasında ayağına basılan Milan Baros hafif bir sakatlık geçirdi. Milan Baros, yarın takımla çalışmalarına devam edecek."

Bursa'ya yeni kardeş!

0 yorum

Bursaspor'un Bursastore mağazalarından sorumlu yöneticisi Selçuk Eren, Bursastore'dan forma satın almak isteyen Celtic taraftarları Anthony Bunnage ve Sean Burns'un, Bursaspor'a desteklerini içeren elektronik postalarının kendilerine ulaştığını söyledi.

Celtic taraftarlarından gelen elektronik postaya hem şaşırdıklarını hem de sevindiklerini anlatan Eren, "Celtic taraftarları gönderdikleri mailde, hem kulübümüzün ürünlerini talep etti hem de Rangers'a karşı Bursaspor'u destekleyeceklerini iletti" dedi.

Eren, Anthony Bunnage isimli taraftarın, elektronik postasında, "Ben Celtic taraftarıyım. Sizin de yakında Glasgow Rangers ile maçınız var. Bu maçta sizi desteklemek için formanızı almak istiyorum. Eğer yeteri kadar taraftarınız gelmezse biz gelip Bursaspor'u destekleyeceğiz" diye yazdığını ifade etti.

Bursaspor ile Celtic'in renktaş takımlar olduğunu, iki kulüp taraftarları arasında zaten uzun bir süre önce sanal alemde dostluk kurulduğunu vurgulayan Eren, "İskoçya'ya Bursa'dan taraftarlarımız gidecek. Diğer Avrupa ülkelerinden de Türkler'in bu maça ilgi göstereceğini düşünüyorum. Ancak sanırım bizi destekleyenler, Celticli futbolseverler sayesinde tahminimizden daha fazla olacak" diye konuştu.

Eren, Celtic ile Bursaspor taraftarları arasında Şampiyonlar Ligi maçları sonrası ortak organizasyonlar düzenlemeyi planladıklarını,ayrıca dünyadaki diğer yeşil-beyazlı renklere sahip kulüplerle de dostluk kurmak için çaba harcayacaklarını vurguladı.

Selçuk Eren, İskoç taraftarlar Anthony Bunnage ve Sean Burns'un forma taleplerinin ücret karşılığı hemen karşılandığına değinerek, bunun dışında Celtic taraftarlarından birkaç talep daha aldıklarını kaydetti.

22 Eylül 2010 Çarşamba

Mallık!

0 yorum

21 Eylül 2010 Salı

Mustafa'nın Pino'ya küfürü!

0 yorum

Rondo hapiste!

0 yorum

Rondo hapiste fakat suçlu olduğu için değil. Bir enerji içeceği firmasının Amerika'da düzenlediği King Of the Rock etkinliği çerçevesinde kazanana ödülünü vermek için Alcatraz'daydı Rondo. Kaçmanın imkansız olduğu söylenen hapishanenin artık müze olan bölümlerini gezerken demir parmaklıklar arkasında bir resim çektirmek istemiş All Star guard. Umarız bu resim gerçeğe dönüşmez...

20 Eylül 2010 Pazartesi

Futbol katilleri iş başında!

0 yorum

Gaziantepspor-Bursaspor maçı yardımcı hakemin kafasına atılan cisim dolayısıyla tatil edildi.
G.Antep-Bursa maçı yarıda kaldı!

Spor Toto Süper Lig'de Gaziantepspor ile Bursaspor arasında oynanan 5. haftanın son maçı yarıda kaldı.

İlk yarısı golsüz tamamlanan karşılaşmanın ikinci yarısında 56. dakikada Bursaspor, Ömer Erdoğan'ın kafayla attığı golle 1-0 öne geçti. Bu golün ardından tribünlerden protestolar yükselirken sahaya yabancı cisimler atılmaya başladı.

62. dakikada yabancı cisimlerden birinin yardımcı hakemlerden Muharrem Yılmaz'ın kafasına isabet etmesi ve yaralaması üzerine maçı durduran hakem Deniz Çoban, maçı durdurdu ve orta sahaya geldi. TFF temsilcisi ile görüşen hakem Deniz Çoban bir süre bekledikten sonra soyunma odasına gitti. Bu sırada yine hakemlere yabancı cisim atılmaya devam edildiği görüldü.

Daha sonra stat ses sisteminden yapılan açıklamada, maçın tatil edildiği duyuruldu.

Galatasaray'lılık;Ruh!

0 yorum

Galatasaray bir ruh takımıdır. Hislerin,duyguların,kalbin ön planda olduğu takımdır. Vefa'dır Galatasaray'lılık. Fedakarlıktır. Galatasaray'lılık hepsinden farklıdır. Bu yüzdendir büyüklüğü.. Galatasaray,ayrı bir camia,ayrı bir klüptür.Ali Sami Yen'lerin,Arslan Nihat'ların,Metin Oktay'ların,Fatih Terim'lerin,Bülent'lerin,Hakan'ların takımıdır Galatasaray. Yeri gelir Taffarel'lerin,Popescu'ların,Hagi'lerin takımı olur. Allahın Rumeni gelir senin takımına bağlanır,o bile ruhuyla oynar. O bile saygı duyar takıma,rengine,armasına. O bile sever 'parçalı'yı. Galatasaray ruhun simgesidir,inancın,vefanın,fedakarlığın simgesidir.
Türkiye'de gücün simgesidir Galatasaray. Sembol olarak 'Aslan'ın seçilmeside bu nedendendir. Gücün simgesidir Aslan. Hakimiyetin simgesi. Ve Galatasaray sadece iyi gün için yoktur,iyi gününde hatırlanmaz. Galatasaray'lı kötü günde sever takımını,kötü günde birlik olur,haykırırlar kol kola,'Asaletin bize yeter' sloganı taraftarı bir arada tutar. Onlar takıma,futbola,oyuna aşık değillerdir,onların aşkı armaya,onların sevgisi Galatasaray ruhunadır aslında.

Galatasaray camiası bir başkadır. Belki de son zamanlarda başarısızlığın sebebide budur. Galatasaray yukarıda yazdığım gibidir,ruh takımıdır. Galatasaray'lı futbolcu ruhuyla oynar,antrenörü ruhuyla verir taktiğini. Ama artık Galatasaray'da bu yok. Bu eksik bu takımda. Derwall'inden ,Coşkun Özarı'sına,Fatih Terim'den Gerets'ine(!). Evet Gerets diyorum. Çünkü son zamanlarda belki de Galatasaray'a gelmiş,Galatasaray için gerçekten içten uğraşmış,alnına taş yemiş tek adam o dur aslında.Galatasaray'ı ruhuyla şampiyon yapan son adam o dur. Ve Galatasaray bunun sıkıntısını çekiyor aslında. Takımda yetenekli oyuncu ne kadar fazla olursa olsun,o oyuncu o ruhu taşımıyorsa,mağlubiyeti 1 saat sonra unutuyorsa Galatasaray'da barınamaz,başarılı olamaz. Bülent Korkmaz'ın bir konuşmasında söylediği cümle şöyleydi ; Maç kaybettiğimizden sonraki gün içinde değil evden,odamdan çıkmazdım. Böyle oyunculara sahipken,Galatasaray'lı oyunculardan kuruluyken bu hale gelmek,o ruhun kaybolacağı hissine ve korkusuna kapılmak bir Galatasaray'lı olarak beni gerçekten kötü etkilemeye başladı.Takımına aşık,ruhuyla oynayan çok oyuncu kalmadı Galatasaray'da,kulübeye baksanız orada duran kavruk tenli adamın umrunda değil Galatasaray'mış sarı kırmızıymış..
Sadece takımla alakası yok bunun aslında. Taraftarında bu yazımda çok kullandığım kelimeyi,ruhunu kaybettiği açıkca görülüyor. Benim tek isteğimde bu aslında. Bu yazım ne kadar insana ulaşır,ne kadar Galatasaray'lı okur bu yazıya bakar,kaçı beni,bu yazımı umursar hiç bir fikrim yok. Ama Galatasaray taraftarı,Galatasaray camiası belki de sahip olduğu en değerli şeyi,Galatasaray ruhu'nu yavaş yavaş kaybediyor.Bizim oğlan denen 'Galatasaray'lı' Arda şimdilerde ıslıklandığı oluyor.Ve ben açıkca eminim,her Galatasaray'lıda vardır o ruh,asla kaybolmaz,sadece aşağıya itilir. Galatasaray'lı sadece en güzel gününü hatırlamaz,en kötü günüyle gurur duyar! Çünkü o Galatasaray'lıdır,aşıktır 'Sarı Kırmızı'ya,Parçalı'sına...'

Messi'yi böyle biçti!

0 yorum



O bir futbolcu değil kasap resmen. Futbol katili bir şerefsiz. İlk defa bu kadar ağır laf ediyorum belkide ama Messi gibi bir futbolcuya yaptığı bu hamleden sonra Tomas Ujfalusi denen adam futbolcu değil hayvandır benim gözümde.. Allah belanı versin Ujfalusi!

Fenerbahçe'de sakatlık durumu.

0 yorum

Beşiktaş maçının ardından maç içinde sakatlık geçiren oyuncuların sakatlıkları tespit edilmiş.Fenerbahçe Kulübü'nden yapılan açıklamada, Beşiktaş maçında sakatlanan Volkan'ın sağ dizinde darbeye bağlı ödem oluştuğu, Emre'nin ise sol arka adalesinde 2. derecede yırtık tespit edildiği bildirildi.

Sinir harbinde kaybeden;Cüneyt Çakır!

0 yorum

Maça adeta damgasını vuran isim bence Cüneyt Çakır oldu. Tek yönlü maç yönetti demiyorum ama maç içerisinde çok fazla hata yaptı Çakır,çok pozisyonu atladı,kart gösteremedi,saçma kararlar verdi. Kısacası spikerin 'UEFA'nın gözdesi olarak adlandırdığı Çakır,bizim derbiyi kaldıramadı'. Maç adeta sinir harbi halinde geldi gitti. Maça Beşiktaş başladı,topa hakim oldu,oyununu oynadı,ama klasik Fenerbahçe golü olan duran toplardan ,Hakan'ın büyük hatası ve Lugano'nun müthiş çabasıyla(!) golü buldu Fenerbahçe..Daha sonra oyun tamamen Fenerbahçe lehine döndü,ard arda ataklar,gol fırsatları yakaladı Fenerbahçe ama hiç birinden sonuç çıkaramadı. Belkide o pozisyonlardan birisi gol olsa,maç çoktan bitecekti.Niang ve Dia o kadar pozisyon harcadılarki,taraftar saç baş yoldu adeta. Ve söylemedi demeyin Niang'da Güiza-Kezman vakasına dönüşebilir.

Maçın ikinci yarısına yine Beşiktaş iyi başladı. Müthiş bir baskıyla Fenerbahçe'yi kendi yarı sahasına hapsetti ve oyunu orada oynadı uzun bir süre,gol pozisyonlarına girdiler,yararlanamadılar. Daha sonra Schuster,adeta intihar ederek bir hamle yaptı ve telafisi olmayan maçta risklerin en büyüğünü aldı. Orta saha oyuncusunu çıkartıp forvet soktu BSchuster.Nitekim bu değişiklik çokta fazla işine yaradı Beşiktaş'ın. Bobo oyuna girdiği andan itibaren hem Quaresma hem Guti oldukça rahat futbol oynadılar. Çünkü F.Bahçe'nin defans oyuncuları Bobo ve Nobre'yle uğraşmaktan onlara sıra gelmemişti. Nitekim gelen golde böyle oluştu. Guti'nin müthiş ara pası Bobo'yu Volkan'la karşı karşıya bıraktı ve Bobo'nun üstüne çift dalan Volkan Bobo'nun istediğini yaparak Beşiktaş'ın ekmeğine yağ sürdü. Sonuç 1-1,alınan puanlar karşılıklı 1,bu kimin işine yaradı derseniz,en çok Bursaspor derim size...

19 Eylül 2010 Pazar

Kadıköy'e 3 maç kala..

0 yorum
Galatasaray,derbiden önce bir galibiyet serisi yakalamazsa,ya da ard arda puanlar almazsa derbide hüsrana uğrar ve ligden kopar diyordum. Kabus gibi geçen 2 hafta sonrasında Galatasaray 3 haftadır öyle yada böyle galip gelmeyi başarıyor. Eskişehirspor karşısında 2. yarıda oynanan güzel oyun,Antep ve Buca karşısında kötü oyuna ramen alınan iyi sonuçlar takımın ne olursa olsun moralini yerine getirmiştir.. Oyuncular kötü oynadıklarının farkında olsalar bile Galatasaray 3 puanı cebine koyarak 9 puana ulaştı ligde. Ancak Galatasaray'ın önünde derbiye kadar 3 önemli maç daha var.
Bunlardan ilki İstanbul Bşb. karşısında. Büyüklere tamamen ters gelen ve devamlı onlardan aldığı puanlarla üst sıralarda kalan bir takım Belediye aslında. Maçın Sami Yen'de olması mutlaka bir avantaj tabii,ancak Galatasaray'lı oyuncuların bu performansı devam ederse Belediye'ye diş geçiremeyiz. Çünkü Abdullah Avcı'nın takımı bu tür maçlardan puan çıkarmasını çok iyi bilen,rakibin kötü oyunundan fazlasıyla yararlanan bir takım. Her ne kadar Galatasaray'ın son iki haftadır kötü oyunu devam etsede ben Galatasaray'ın Belediye karşısında galip geleceğini düşünenlerdenim. Açıkcası böyle düşünmemin nedeni ise bu oyunun devam etmeyeceğini umuyor olmam. Yani Galatasaray Sami Yen'de ama 1 ama 2-0 maçı kazanmasını bilecektir ve bu maçtanda 3 puan alacaktır diye düşünüyorum ve şiddetle umuyorum!


Daha sonra Karabük deplasmanına gidiyor Galatasaray. Ordaki sahanın çimi de İzmir kadar kötü olmasada iyi olmadığını hepimiz biliyoruz. Ve belkide şimdiye kadar Galatasaray'a galibiyeti getiren savunması(!) ilk defa Karabük'ün santraforu olan Emenike gibi bir forvete karşı oynayacak. Kim ne derse desin ne Bursa'nın forvetleri ne Eskişehir'in ne Antep'in hiç biri Emenike kadar yetenekli ve savunmayı yıpratan oyuncular değil. Tabiki sadece Emenike koskoca savunmayı yıkacak demiyorum ama bu savunmayı şimdiye kadar belkide en çok yıpratacak oyunu Emenike olur,eğer Galatasaray savunması o maçta hatasız oynarsa Galatasaray mutlaka gol bulur ve kazanır o maçıda.. Tabi Pollyanna'cılık yapmak istemiyorum,İBB'yi Karabük'ü Ankaragücü'nü direk yeneriz demiyorum ama açıkcası yeneceğimize inanıyorum.. Ankaragücü'ne gelecek olursak açıkça söylemem gerekirse Ankaragücü'nü henüz hiç izlemedim.Nasıl bir takımlar,Ümit Özat nasıl bir futbol oynatıyor nasıl bir düzenleri var hiç bir bilgim yok. Ama ben Galatasaray'ın o maçı kaybedeceğine ihtimal bile vermiyorum .. Bir bilgim olmadığı için kazanırız diyemiyorum ama,kaybederiz demeyede dilim varmıyor açıkcası.. Galatasaray şu önündeki 3 maçıda kazanırsa ,bana kalırsa FR 10 senedir yapılamayan bir şeyi yapabilir...

18 Eylül 2010 Cumartesi

Patates tarlasında gelen galibiyet..

2 yorum

Ayhan'ın ayağından gelen golle galip geldi Galatasaray. Açıkcası maç başlamadan önce zemini gördüğüm an bu maçta gol olmaz düşüncesine kapılmıştım. Zaten gol olmuyodu Ayhan'ın 'sol' ayağıyla attığı mucizevi gol olmasaydı. Maçta bence Galatasaray gerçekten çok kötü oynadı ve bugün sabah yazdığım yazıda olduğu gibi hücumda zorlandı,ne Misimovic iyi oynadı ne Kewell.. Pino maçın sonuna doğru kıpırdanır gibi oldu,güzel pozisyonlar yakaladı ama bu da Bucaspor'un gol aramak için ileriye çıkmasından dolayıydı aslında. Maç için yazılıp çizilecek çok fazla şey yok bana kalırsa. Galatasaray'daki tek sorun geçen sene atılan golü koruyamamaktı ,bu sezon korunan skoru gol ile süsleyememek oluyor. Galatasaray hücum edemiyor. Bu denli güçlü bir hücum hattına sahip bir takımın ligde son 14 sezonun en az gol atan takımı olmasıda düşündürücü. O yüzden zemin ne kadar kötü olursa olsun bu oyunu zemine bağlamak doğru olmayacaktır. Antep maçındaki oyun aynen olduğu gibi devam ediyor. Az pozisyon, şans diyemesekte baskı sonucu gelmeyen bir gol ve kötü oyun.

Bu maça gelirsek Bucaspor defansı 5 kişi çakılı oynadı resmen,Bülent Uygun onları oraya yapıştırmış sakın kıpırdamayın demiş. Galatasaray'ın zor pozisyon bulmasının sebeplerinden biride buydu aslında. Ama şu sıralar Galatasaray bu kadar kötü futbol oynarken,fizik olarak oyuncuları bu kadar kötü ve hazır değilken 3 te 3 yapmışsa gerçekten sanki bu takım kazanmaya alışıyor gibi. Ve kötü günde kazanıyorsa bu takım,iyi günü geldiğinde o zamanda kazanacaktır. Bu oyuncular mutlaka toparlanacaktır,mutlaka fizik güçleri yerine gelecektir,transferler takıma adapte olacaktır. O yüzden benim umudum hala var..


Ama son bir cümlem daha olacak yetkili amcalarımıza,şu koskoca stadı patates tarlası halindeyken görmek sizinde moralinizi bozmuyormu?Koskoca İzmir'in en büyük stadı,Türkiye'nin en büyük stadlarından biri bu haldeyken,siz nası Euro2016 'ya adaylığınızı koyarsınızki?